- Back to Home »
- Siddhartha - Herman Hesse
Pazar, Aralık 01, 2013
Kitap muhteşem bir kitap olup, aşağıdaki yazı tümüyle alıntıdır..
Siddhartha
Yazarı: Hermann Hesse
Çeviri: Kamuran Şipal
Can Yayınları
176 Sayfası – Basım 1992
Kitaba Not: 10 / 8
Okuyucunun düşüncesi:
“Bir süre aldığı psikanaliz tedavisiyle Jung’a ve ruh bilimine duyduğu ilgi ile insan yaşamını irdeleyen felsefi gelişmiş olan Hesse’nin bu birikimle yazdığı romanlardan sadece bir tanesidir, Siddharta.
1946 Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldıktan sonra doğu edebiyatına olan yatkınlığı ve Budizm’den etkilenmesiyle en çok okunan yazarlar arasına girmiştir. Siddharta’da dünyayı ve kendi varlığını tanımaya çalışan bir gencin Hint öğretilerinin yanında, içten gelen sesini dinlemesinin, kendi beninin keşfedilmesini anlatmaktadır.
Klasiklere ve Doğu mistizmine ilgisi olmayanları etkileyebileceğine sanmıyorum çünkü fazlasıyla ağırlığı olan bir kitap. İlgisi olan insanları ise kendi içine ve doğaya farklı gözle bakmasını öğreteceğinden eminim. Kamuran Şipal’in çevirisi gerçekten olabilecek en iyi çevirilerden biri. Başka dilde yazılan bir kitabı başarıyla çevirebilmek bir kitap yazmak kadar zor ve yorucudur. Çünkü yapılacak en ufak hata farklı anlamlara neden olur.
Hayata Brahman oğlu olarak başlayan Siddharta önce bir Samana, sonra zengin bir tüccar en sonunda bir kayıkçıya dönüşüyor. Bir kadının kollarında zevkin farklı bir öğretisi olduğunu keşfediyor, para kazanırken dünya zevklerini yaşıyor ve dilenciyken düşünmeyi, beklemeyi, oruç tutmayı öğreniyor. Hayatını bunlar üzerine inşa ederken, sonrasında düştüğü boşlukta her şeyi unutuyor ve sonunda yeniden bir arayış içine giriyor.
Aradığını Vasudeva’nın sessizliğinde bulan Siddharta’nın bulunuşu ve kayboluşuna dair bir öykü. Kitap için bir dipnot olarak belirtmek isterim ki, Vasudeva Sanskritçede “ırmak tanrısı” anlamına gelir. Umarım bu büyük eserden alınması gereken keyfi alırsınız.”
Alıntılar:
“Senin ruhun bütün dünyadır.”
“Ben tümüyle saf dışı bırakılıp öldürüldü mü, gönüldeki tüm tutku ve dürtülerin sesleri kısıldı mı, işte o zaman gözlerini açacaktı en son şey, varlıktaki ben olmayan öz, o büyük giz.”
“Güç bir iştir çünkü hayli güç bir iştir.”
“Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak.”
“Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa.”
“Dünya, dostum Govinda, mükemmellikten yoksun ya da mükemmellik yolunda ağır ağır ilerliyor değildir; hayır, her an mükemmeldir o, tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır.”
***
Brahman oğlu Govinda’yla büyüdü Siddharta, onu çok severdi, her zaman sadık bir dost olduğunu bilirdi. Govinda’da hayatının Siddharta’nın peşinde geçeceğini biliyordu. Tüm saygın büyükler onun zekâsına hayrandı, onun büyük biri olacağını biliyorlardı. Babası onunla gurur duyuyor Brahman olacağına inanıyordu. Annesi onun gibi bir oğla sahip olduğu için her gün şükrediyordu ve şehrin tüm kızları onu izliyordu.
Herkes böyle düşünürken Siddharta içinde bir boşluk hissediyordu, Atman’a ulaştığına inanmıyor, etrafındaki din büyüklerinde ona ulaşabildiklerini düşünüyordu. Her gün yaptığı ibadetlerin, dinlediği öğretilerin ruhundaki o boşluğu doldurmadığını fark ediyordu. O zamanlar sadece bir parça kumaş kuşanıp, gezen ermişler vardı, Samanalar.
Siddharta yüreğindeki boşluğu doldurmak için Samanalara katılmaya karar verdi. Babasını ikna edebilmek için tüm sabrını ve inancını kullanarak onu ikna etti. Govinda bir gün bunun olacağını biliyordu, bu yüzden onunla yola çıkmak için hazırdı. Samanalarla geçirdikleri zaman içerisinde oruç tutmayı, beklemeyi ve düşünmeyi öğrendiler, yine de Siddharta bu öğretinin de onu mutlu etmediğini anladı.
İşte bu zamanlarda Gotama adlı bir Buda’nın varlığı her yana yayılıyordu. Jetavana koruluğunda konaklıyordu, her yandan akın akın insanlar onun öğretisinden faydalanmak için onu ziyaret ediyorlardı. Govinda’dan geldi onu görme isteği artık hiçbir öğretinin onu mutlu etmeyeceğine inanan Siddharta dostunun bu isteğini çevirmedi.
Birlikte Gotama’yı ziyarete gittiler, öğretisini dinlediler. Anlattıkları bu zamana kadar dinlediği tüm öğretiler gibiydi, yinede onda arklı olan bir şey vardı. Yüzü, elleri, gülümsemesi ışıl ışıldı, herkesinkinden farklı bir yanı ortadaydı. Govinda, Gotama’nın öğrencilerinin arasına katıldı, ancak Siddharta aradığının bu olmadığını biliyordu. Bu yüzden kendi yolculuğuna çıkmak için ırmağın öte yanına geçmeye karar verdi. Kendini geçiren kayıkçının, herkes bir gün ırmağı döner sözünü de yanına alıp, yola koyuldu.
Kaynak: http://kutuphanekurdu.blogspot.com/2012/12/siddharta.html
Siddhartha
Yazarı: Hermann Hesse
Çeviri: Kamuran Şipal
Can Yayınları
176 Sayfası – Basım 1992
Kitaba Not: 10 / 8
Okuyucunun düşüncesi:
“Bir süre aldığı psikanaliz tedavisiyle Jung’a ve ruh bilimine duyduğu ilgi ile insan yaşamını irdeleyen felsefi gelişmiş olan Hesse’nin bu birikimle yazdığı romanlardan sadece bir tanesidir, Siddharta.
1946 Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldıktan sonra doğu edebiyatına olan yatkınlığı ve Budizm’den etkilenmesiyle en çok okunan yazarlar arasına girmiştir. Siddharta’da dünyayı ve kendi varlığını tanımaya çalışan bir gencin Hint öğretilerinin yanında, içten gelen sesini dinlemesinin, kendi beninin keşfedilmesini anlatmaktadır.
Klasiklere ve Doğu mistizmine ilgisi olmayanları etkileyebileceğine sanmıyorum çünkü fazlasıyla ağırlığı olan bir kitap. İlgisi olan insanları ise kendi içine ve doğaya farklı gözle bakmasını öğreteceğinden eminim. Kamuran Şipal’in çevirisi gerçekten olabilecek en iyi çevirilerden biri. Başka dilde yazılan bir kitabı başarıyla çevirebilmek bir kitap yazmak kadar zor ve yorucudur. Çünkü yapılacak en ufak hata farklı anlamlara neden olur.
Hayata Brahman oğlu olarak başlayan Siddharta önce bir Samana, sonra zengin bir tüccar en sonunda bir kayıkçıya dönüşüyor. Bir kadının kollarında zevkin farklı bir öğretisi olduğunu keşfediyor, para kazanırken dünya zevklerini yaşıyor ve dilenciyken düşünmeyi, beklemeyi, oruç tutmayı öğreniyor. Hayatını bunlar üzerine inşa ederken, sonrasında düştüğü boşlukta her şeyi unutuyor ve sonunda yeniden bir arayış içine giriyor.
Aradığını Vasudeva’nın sessizliğinde bulan Siddharta’nın bulunuşu ve kayboluşuna dair bir öykü. Kitap için bir dipnot olarak belirtmek isterim ki, Vasudeva Sanskritçede “ırmak tanrısı” anlamına gelir. Umarım bu büyük eserden alınması gereken keyfi alırsınız.”
Alıntılar:
“Senin ruhun bütün dünyadır.”
“Ben tümüyle saf dışı bırakılıp öldürüldü mü, gönüldeki tüm tutku ve dürtülerin sesleri kısıldı mı, işte o zaman gözlerini açacaktı en son şey, varlıktaki ben olmayan öz, o büyük giz.”
“Güç bir iştir çünkü hayli güç bir iştir.”
“Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak.”
“Bilgelik bir başkasına anlatılamaz; bir bilgenin başkalarına anlatmaya çalıştığı bilgelik aptalca bir şey gibi gelir kulağa.”
“Dünya, dostum Govinda, mükemmellikten yoksun ya da mükemmellik yolunda ağır ağır ilerliyor değildir; hayır, her an mükemmeldir o, tüm günahlar bağışlanmayı, tüm küçük çocuklar yaşlıyı, tüm bebekler ölümü, tüm ölenler sonsuz yaşamı kendi içinde taşır.”
***
Brahman oğlu Govinda’yla büyüdü Siddharta, onu çok severdi, her zaman sadık bir dost olduğunu bilirdi. Govinda’da hayatının Siddharta’nın peşinde geçeceğini biliyordu. Tüm saygın büyükler onun zekâsına hayrandı, onun büyük biri olacağını biliyorlardı. Babası onunla gurur duyuyor Brahman olacağına inanıyordu. Annesi onun gibi bir oğla sahip olduğu için her gün şükrediyordu ve şehrin tüm kızları onu izliyordu.
Herkes böyle düşünürken Siddharta içinde bir boşluk hissediyordu, Atman’a ulaştığına inanmıyor, etrafındaki din büyüklerinde ona ulaşabildiklerini düşünüyordu. Her gün yaptığı ibadetlerin, dinlediği öğretilerin ruhundaki o boşluğu doldurmadığını fark ediyordu. O zamanlar sadece bir parça kumaş kuşanıp, gezen ermişler vardı, Samanalar.
Siddharta yüreğindeki boşluğu doldurmak için Samanalara katılmaya karar verdi. Babasını ikna edebilmek için tüm sabrını ve inancını kullanarak onu ikna etti. Govinda bir gün bunun olacağını biliyordu, bu yüzden onunla yola çıkmak için hazırdı. Samanalarla geçirdikleri zaman içerisinde oruç tutmayı, beklemeyi ve düşünmeyi öğrendiler, yine de Siddharta bu öğretinin de onu mutlu etmediğini anladı.
İşte bu zamanlarda Gotama adlı bir Buda’nın varlığı her yana yayılıyordu. Jetavana koruluğunda konaklıyordu, her yandan akın akın insanlar onun öğretisinden faydalanmak için onu ziyaret ediyorlardı. Govinda’dan geldi onu görme isteği artık hiçbir öğretinin onu mutlu etmeyeceğine inanan Siddharta dostunun bu isteğini çevirmedi.
Birlikte Gotama’yı ziyarete gittiler, öğretisini dinlediler. Anlattıkları bu zamana kadar dinlediği tüm öğretiler gibiydi, yinede onda arklı olan bir şey vardı. Yüzü, elleri, gülümsemesi ışıl ışıldı, herkesinkinden farklı bir yanı ortadaydı. Govinda, Gotama’nın öğrencilerinin arasına katıldı, ancak Siddharta aradığının bu olmadığını biliyordu. Bu yüzden kendi yolculuğuna çıkmak için ırmağın öte yanına geçmeye karar verdi. Kendini geçiren kayıkçının, herkes bir gün ırmağı döner sözünü de yanına alıp, yola koyuldu.
Kaynak: http://kutuphanekurdu.blogspot.com/2012/12/siddharta.html